Yargıtay Kararları
Kural olarak işveren, işçinin iş kazasından doğan tüm zararını karşılamak durumundadır. Sosyal Güvenlik Kurumunca kazanılan işçiye sağlanan sigorta yardımları, kimi durumlarda işçinin uğradığı zararı tümüyle karşılamaktan uzaktır. Bunun nedeni, sigorta yardımlarının, iş kazasının ortaya çıkardığı zarar dikkate alınarak değil, aktüeryal dengeler de gözetilerek, yasaların öngördüğü sınırları uyarınca belirlenmiş olmasıdır. Belirtilen nedenlerle, davacı işçinin, iş görebilme çağı sonrası olarak da ifade edilen pasif devrede zarara uğrayacağı, yaşlılık aylığıyla karşılanmayan bakiye bir zararının bulunduğu kabul edilerek; ileride yaşlılık aylığına hak kazanma olasılığı üzerinde durulmadan, pasif dönem zarar hesabının yaptırılması gerekmektedir.
İş kazası sonucu %20 sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan masrafların rücuan tahsili talebi incelenmiştir. Dava, 5510 sayılı Kanun’un 21/1 maddesine dayanır ve gerçek zarar hesabı yapılması gerektiği belirtilmiştir. Hesaplamada TRH2010 Ulusal Mortalite Tablosu’nun kullanılması, aktif dönemin 60 yaşa kadar, pasif dönemin ise bu yaş sonrası için dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. İş göremezlik oranı %60’ın altında olduğundan pasif dönem zarar hesabı yapılamayacağı, tazminatın %5 reel faiz oranıyla iskontolu hesaplanması gerektiği ifade edilmiştir.
Davacı Kurum tarafından sigortalıya 25.462,34 TL hastane masrafı yapıldığı, davalıların kusurları oranında Kurumun rücu hakkının bulunduğu, toplam %70 kusurlarına isabet eden oranda davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, Mahkemece de kararın gerekçesinde bu hususun kabul edilmiş olması karşısında kusur karşılığı 17.823,64 TL tedavi giderinin tahsiline karar verilmesi gerekirken, toplamda 2.326,84 TL’ye hükmedilmek suretiyle eksik tedavi giderinin hüküm altına alınmış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Bu nedenle. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. HGK 19.03 2008 gün ve 2008/ 10-254E.-2008/266 K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı yada hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. HGK.19.03.2008 gün ve 2008/10-254E.-2008/266 K. sayılı Kararı da bu yöndedir.
506 sayılı Yasanın 26. maddesine yönelik Anayasa Mahkemesinin iptal tararı ile birlikte, sigortalı ve/ya hak sahibine bağlanan gelirin fiili ödemeye dönüşmesi halinde; Kurumun talep edebileceği miktar, ilk peşin değerin kusur karşılığı fiili ödeme miktarından düşük ise ilk peşin değere göre; fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise fiili ödeme miktarı dikkate alınarak belirlenecektir.
Mahkemece yapılacak iş; öncelikle hüküm altına alınacak tazminat miktarlarına etkisi bakımından, aynı olaya ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından açılmış olan rücuan tazminat dava dosyasındaki kusur raporunun dosya kapsamına getirtilerek -verilen kararın kesinleşip kesinleşmediğinin gözetilerek- müteveffa sigortalının kaza öncesi ve kaza sonrası dönemlere ait, temin edilebilen tüm tıbbi belge ve raporları dosyaya celp edildikten sonra yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda işverenden sigortalının şahsi sicil dosyasının da tümü getirtilerek, işverenin sigortalının periyodik sağlık muayenelerini yaptırıp yaptırmadığı, bu muayenelerde kalp rahatsızlığı ile ilgili bir bulguya rastlanıp rastlanmadığı, şahsi dosyada "kalp rahatsızlığı" nedeniyle alınmış bir istirahat raporunun bulunup bulunmadığı, ölüm olayından önceki tarihlerde sigortalının bünyesini zorlayacak bir çalışma yaptırılıp yaptırılmadığı, olay günü sigortalıyı iş yerinde rutin dışında bir gerginlik ve stres içine sokacak bir olayın cereyan edip etmediği araştırılmak, ayrıca, kalp krizinde, kişinin yaşının, beslenme şekli ve kültürünün, genetik özelliklerinin ve bünyevi yapısının, tütün bağımlılığı, alkol kullanımı, egzersiz durumunun, cinsiyetinin de faktör olduğu, sağlığının çeşitli faktörlerinin bir araya gelmesiyle bozulabileceği; ayrıca iş yerinde çalışma şartlarının kalp krizini tetikleyip tetiklemediği, özellikle çalıştığı yerdeki hava koşullarının/ sıcaklığın kalp krizi üzerindeki etkisinin var olup olmadığı hususlarının kusurun ağırlığının değerlendirilmesinde dikkate alınacağı iş yeri hekimliği, iş gücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden iş kazası ile çalışma şekli arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenlerin kusurunun bulunup bulunmadığının saptandığı, kusuru mevcut ise kusurunun ağırlığını, kalp krizinde iş yeri koşullarının etkili olup olmadığını, sigortalının kendi bünyesinden kaynaklanan nedenlerin ne kadar etkili olduğunu ve tarafların iddia ve itiraz sebeplerinin değerlendirilmesini de kapsar şekilde tespit eden kusur raporu aldıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Dava dilekçesinde talep konusu yapılmayan bir işçilik alacağı, dava konusu alacaklarla aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğmak şartıyla, ve bu alacağa ilişkin peşin harç yatırılmak kaydıyla kısmi ıslahla talep edilebilir.
Halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar tavan miktarı ile sınırlı iken, sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…’‘ bölümü Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptal edilmiştir. Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, sigortalıya Kurumca yaşlılık aylığı bağlandığını iddia etmesi karşısında, Kurumdan sigortalıya yaşlılık aylığı bağlanıp bağlanmadığı sorularak, yaşlılık aylığı bağlanmış ise, ‘‘Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır.’ hükmüne göre, iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinde, ilgili maddenin uygulanması sonucu değişiklik bulunup bulunmadığı belirlenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, meydana gelen olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığı, hak sahiplerine uzun vadeli sigorta kollarından ölüm aylığı mı yoksa kısa vadeli sigorta kolları bakımından iş kazası ölüm geliri mi veyahut da her ikisinin de bağlanıp bağlanmadığı hususları davacı kurumdan sorularak eldeki davada davacı kurumca yapılan davaya konu yardımın niteliği net olarak belirlenmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Taraflar Arasında İmzalanan Satış Sözleşmesi Resmi Biçimde Yapılmadığından Geçersiz Olup Alıcının Satıcıya Verdiği Bedeli Sebepsiz Zenginleşme Kuralları Çerçevesinde Geri İsteyebileceği/Denkleştirici Adalet İlkesi Gereğince Güncelleme Yapılırken Güncellemeye Esas Alınan Somut Veriler Tek Tek Uygulanarak Ödeme Tarihinden İfanın İmkânsız Hale Geldiği Tarihe Kadar Paranın Ulaştığı Değerin Her Bir Dönem İçin Hesaplanması Sonra Bunların Ortalamasının Alınması Gereği
İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir.