Yargıtay Kararları
İcra takibi başlatıldıktan sonra koşulların varlığı halinde faiz değişikliği mümkündür.
Faiz alacağına mahkeme ilamında hükmedildiğinden 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 131. (818 sayılı BK.nun 113/2) maddesi uyarınca (halin icabından anlaşılan durum gereği), bu alacaktan açıkça feragat edilmediği sürece hukuki varlığını koruyacağından alacaklı, fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmasa bile ilamdan doğan alacağını zamanaşımı süresinin sonuna kadar isteyebilir.” diyerek ilamda belirtilen faizin zamanaşımı süresi içerisinde değiştirilebileceğini belirtmiştir.
Somut olay değerlendirildiğinde, davacının meslek hastalığına yakalandığı tarihe kadar iki ayrı işyerinde, 10.04.202-01.02.2003 tarihleri arasında Can Can Yıkama Ltd. Şti işyerinde, 02.06.2003-17.06.2004 tarihleri arasında Egemen Yıkama Ltd.Şti. işyerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu tür, muhtelif işyerlerinde çalıştıktan sonra meslek hastalığının ortaya çıkması halinde, her iş yerinde geçen çalışma süresi ve koşullarının meslek hastalığı nedeniyle oluşan sürekli iş göremezlik oranına etkisi farklı olacağından işverenlerin kusurlarının ayrı ayrı belirlenmesi zorunludur. Bu nedenle, bu tür sorumlulukta müteselsilen değil, ayrı ayrı her işverenin kendi kusurundan sorumlu olması kabul edilmelidir. O halde, ayrı zamanlarda ve ayrı ortamlarda meslek hastalığının oluşmasında birbirleriyle irtibatlı olmaksızın katkıları bulunan davalıların kusurları oranında Kurum alacağından sorumlu tutulmaları gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davalıların müşterek ve müteselsil sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin kararda direnilmesi isabetsiz bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Menfi tespit davası reddedildiğinde, İİK m. 72/4 hükmü gereğince ihtiyati tedbir kararı kendiliğinden kalkar; bunun için kararın kesinleşmesi veya hüküm fıkrasında ayrıca belirtilmesi gerekmez. HMK m. 397/2’deki düzenleme burada uygulanmaz, çünkü İİK özel kanun niteliğindedir ve öncelikle uygulanır. Dolayısıyla, menfi tespit davası reddedildiği anda icra takibi kaldığı yerden devam eder ve icra müdürü de bu sonucu kendiliğinden gözetmekle yükümlüdür.
Tüketici kredisi sözleşmesi kapsamında, borçlu tarafından bankaya hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları verilebilir.
Borçlu tarafından verilen bu onay ve talimatlar, bankaya emekli maaşı üzerinde bloke koyma yetkisi tanır.
Emekli maaşları kural olarak haczedilemez ve blokenin kaldırılması istenebilir; ancak, borçlu tarafından açık rıza verilmesi halinde banka tarafından doğrudan bloke konulması hukuken mümkündür.
Bankanın uyguladığı bloke, borçlunun kendi iradesiyle verdiği onay ve talimatlara dayandığı için hukuka uygun kabul edilir.
Bu durumda, emekli maaşından yapılacak kesintilerin hukuki dayanağı, tüketici kredisinde imzalanan sözleşmedeki takas, mahsup ve bloke yetkisi veren hükümler ile müşterinin açık rızasıdır.
Bloke işleminin iptali ancak, talimatın iptali veya rızanın geri alınması ile mümkün olabilir.
Kural olarak işveren, işçinin iş kazasından doğan tüm zararını karşılamak durumundadır. Sosyal Güvenlik Kurumunca kazanılan işçiye sağlanan sigorta yardımları, kimi durumlarda işçinin uğradığı zararı tümüyle karşılamaktan uzaktır. Bunun nedeni, sigorta yardımlarının, iş kazasının ortaya çıkardığı zarar dikkate alınarak değil, aktüeryal dengeler de gözetilerek, yasaların öngördüğü sınırları uyarınca belirlenmiş olmasıdır. Belirtilen nedenlerle, davacı işçinin, iş görebilme çağı sonrası olarak da ifade edilen pasif devrede zarara uğrayacağı, yaşlılık aylığıyla karşılanmayan bakiye bir zararının bulunduğu kabul edilerek; ileride yaşlılık aylığına hak kazanma olasılığı üzerinde durulmadan, pasif dönem zarar hesabının yaptırılması gerekmektedir.
İş kazası sonucu %20 sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan masrafların rücuan tahsili talebi incelenmiştir. Dava, 5510 sayılı Kanun’un 21/1 maddesine dayanır ve gerçek zarar hesabı yapılması gerektiği belirtilmiştir. Hesaplamada TRH2010 Ulusal Mortalite Tablosu’nun kullanılması, aktif dönemin 60 yaşa kadar, pasif dönemin ise bu yaş sonrası için dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. İş göremezlik oranı %60’ın altında olduğundan pasif dönem zarar hesabı yapılamayacağı, tazminatın %5 reel faiz oranıyla iskontolu hesaplanması gerektiği ifade edilmiştir.
Lehlerine kanuni ipotek tesis edilen kişilerden alınan taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri belirleyeceğinden tarafların iradesi dışında yapılan imar uygulaması sonucu tesis edilen ipoteğin kaldırılması da belirlenecek bu rayiç değerin ödenmesi halinde mümkün olacaktır.
Kamu görevlisinin, görevi gereği erişebileceği kuruma ait bilişim sistemindeki kişisel verilere hizmetin yerine getirilmesi ile hiçbir ilgisi bulunmadığı hâlde merak, beğeni vb. saikler ya da farklı amaçlarla, sistemde yer alan kişisel verileri sorgulaması ve bu verilere erişmesi TCK md. 136 kapsamında suç teşkil etmez.
İ.İ.K.'nun 68/1 maddesi gereğince mükerrer ilamsız takip yapılamaz. Usulüne uygun yapılmış bir takip bulunması itirazın iptali davasının görülmesi için dava şartıdır. Dava konusu takip mükerrer ilamsız takip olduğu için usulüne uygun bir takip olmadığından itirazın iptali davası için dava şartı gerçekleşmemiştir. Bu itibarla davanın usulden reddi gerekir.
İ.İ.K.'nun 68/1 maddesi gereğince mükerrer ilamsız takip yapılamaz. Usulüne uygun yapılmış bir takip bulunması itirazın iptali davasının görülmesi için dava şartıdır. Dava konusu takip mükerrer ilamsız takip olduğu için usulüne uygun bir takip olmadığından itirazın iptali davası için dava şartı gerçekleşmemiştir. Bu itibarla davanın usulden reddi gerekir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, Avukatlık ücretinin sınırlarını belirleyen 4. maddesi : (yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti tarifelerde yazılı miktarlardan az ve üç katından fazla olamaz, bu ücretin takdirinde avukatın emeği, gayreti, işin önemi ve niteliği gözönünde tutulur. Ancak, aynı avukat tarafından takip edilen ve ayrı ayrı emek ve gayret harcamasını gerektirmeyen aynı konudaki birden çok işin sayısı dikkate alınarak her biri için tarifede yazılı miktarlar onda bire kadar indirilebilir) hükmünü ve yine karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret başlıklı 9. maddesi ise : (bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması veya diğer bir davanın bu dava ile birleştirilmesi yahut davaların ayrılması hallerinde her dava ayrı ücreti gerektirir) hükmünü ihtiva etmektedir.