Saçlarına takılı sevgi fısıltıları

"Bak ki akşamım bu hüzün yumağında,

Karanlıklardan karanlık beğeniyorum, ağıt yakılmış ömrüme;

Yaşamaya ramak kala çalınmış bir embriyoyum nihayetinde"

Dilekçe:
uzaklık izafe edilmiş bir yakarış
görüntüsünden sesinden arınırken insanoğlu
kalbinin nihayetsiz seriliğinden kurtulamıyorsa
bu uzaklık izafe edilmiş bir bakış
bir göğüs kafesine akış, yakarış!
Çok oldu, demiştim:
“bir bildiriydim
okundukça eyleme çağırdım seni
kutsal kentinin duvarlarından
saçının her teline
yasadışı afişler taktım”


Oysa ben çok direnmiştim:
zatürre gibi kokarken insanlar çıkarlara,
sana sahipsiz bir gökkuşağı getirmiştim.
farksızdın meleklerinden semavilerin,
farksızdın hakikatlerinden masal perilerinin;
sana yalan bulaşmamış bir kelam ile gelmiştim.
Durağan kalınca ömrümde kırlangıçlar
Kırık saplı süpürgesini alıp çöpçünün,
Korkuluk oldum, günlerin seyrine koyuldum;
Yoruldum, soldum…

Bir selamın için gözlerim ıslanmış, çok mu?
Yalan söyleyemem, ben buyum.
Gülümseyişlere aldanmak, ahmak kalmak, yalana dolanmak, ıslanmak;
Bende bir dirhem kalmışsa, takılmışsa:
görüş günü heyecanı niyetinde,
bir bir yıkandım, bire bin kattım, gemi yaktım; öylece seyrine baktım.
Okudum illa, ne yazıldıysa,
aldım, aldanmadım:
sana sadece kandım.

Bu yalnızlıklar âlemi dedim, bu kalabalık yanlarıma inat, gelip buluyorsa beni
Benden arta kalanlara bakmalı, yanıma yana yakıla takılanlara bakmalı:
Ne kadar da benden değiller, hepsini haklamalı.

Uzak bir iklim gibi gelen baharsın,
çiçeklerini toplamamalı kimse,
Güneşine çıkmamalı!

Ben seni buldum sanıyorum,
Buna bile inanıyorum!

Kuşaklar ötesinden bir kadın,
Sahi, neydi adın?
Lazım değil zaten, içtenliğinin yanından 
Çiçeğin boyuna kim bakmış ki, gözleri kapalı koklarken yarım ay bir ay ışığında!

Sakin kalmalı, 
Kaldırımların taşlarını say say bitmiyor!
Alışkın değilim ki, nasıl içeyim bir paket sigarayı bir akşamda,
aynı halatından tutunduk bu uçurumlu hayatın,
ellerimi bırakma, 
uçuşan saçlarının tek bir telinden bile
Kalamam ki ayrı!